ŞERRİNDEN KURTULMAK İSTENİLEN VE ZULMÜNDEN DE ISRAR EDEN ZALİM İÇİN
Şerrinden kurtulmak istenilen ve zulmünde ısrar eden zalim bir kimseye karşı Salı gecesi; gece yarısından sonra Allah rızası için dört rekat namaz kılınır v
e her rekatından Fatihadan sonra zammı süre olarak “Fil” Suresi okunur.
Namazdan sonra da 1o bin defa “Ya Kabid” okunur ve ıslahı mümkün olmayan zalimin bertaraf edilmesi veya kahrı için dua edilirse zalim,ya zülmunden veya hayatından vazgeçmek zorunda kalır,helak olur.
BU AYETİ KERİM BÜTÜN KAPALI KAPILARI AÇAR HER TÜRLÜ SIKINTILARA DEVADIR.
Her günde(100) defa okumaya devam eden kimselerin her türlü dünya ahiret hayırlı
dilekleri kabul olur.
Gücümüz, enerjimiz, kuvvetimiz artar. Bütün kapılar açılır, işler kolaylaşır ve aydınlanır. Sıkıntılar kalkar, her şey başarı ile sonuçlanır. Zamanın üzerimizdeki etkisi azalır. Ömür Hayır,nur ve ilimle bereketlenir.
“İnna mekkenna lehu filardı ve ateynahu min külli şeyin sebeba. Fe etbea sebeba.” Kehf suresi 84.85. ayeti
إِنَّا مَكَّنَّا لَهُ فِي الْأَرْضِ وَآتَيْنَاهُ مِن كُلِّ شَيْءٍ سَبَبًا
“Biz onu yeryüzünde kudret sahibi kıldık ve kendisine her konuda (amacına ulaşabileceği) bir yol verdik.”
Haklı olduğu davayı kazanmak isteyenler,üç gün rizayetle oruç tutup sabaha karşı (4624) kere “YA HAKEM C.C” diye zikreder ve sonunda secdeye kapanıp istek ve ihtiyacını iletirse Allah’a duası kabul olur ve davasını kazanır.
Rizayet ile oruç demek;Riyazet, zühd ve takvaya ulaşmak maksadıyla nefsi dünya zevklerinden uzak tutmaya, bu hedefe ulaşmak için yeme içmeyi, konuşmayı ve uyumayı son derece azaltmaya verilen tasavvufî bir isimdir.
Hayal görme rahatsızlığına karşı aşağıdaki ayet (1000) defa hasta üzerine okunursa Allah’ın izni ile hasta şifa bulur.
“Fe se yekfike hümüllâhü ve hüves semiûl alîm.”
İlim ehli bir zat diyor ki:”Ben bir gün havas ilminde mahir bir Allah dostunu ziyaret etmiştim.O zatın yanına uyurken cinlerin korkuttuğunu söyledikleri bir takım kişiler geldiler.O zat,gelen kişilerin üzerine bu ayeti(41) defa okudu.Ve ayeti her bitirişinde yüzlerine üfledi.Allah’ın izni ile hepsi şifa buldular.
]]>falseLXL]]>2024-03-23T20:45:21Z2024-03-23T20:45:21Zhttps://www.chatmagazin.com/showthread.php?tid=383
Rivayet olunur ki, kuşların hükümdarı olan Simurg ( Zümrüd-ü Anka ya da batıda bilinen adıyla Phoenix ), Bilgi Ağacı'nın dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiş.Bu kuşun özelliği gözyaşlarının şifalı olması ve yanarak kül olmak suretiyle ölmesi, sonra kendi küllerinden yeniden dirilmesidir.....
Kuşlar Simurg'a inanır ve onun kendilerini kurtaracağını düşünürmüş. Kuşlar dünyasında her şey ters gittikçe onlar da Simurg'u bekler dururlarmış. Ne var ki, Simurg ortada görünmedikçe kuşkulanır olmuşlar ve sonunda umudu kesmişler.
Derken bir gün uzak bir ülkede bir kuş sürüsü Simurg'un kanadından bir tüy bulmuş. Simurg'un var olduğunu anlayan dünyadaki tüm kuşlar toplanmışlar ve hep birlikte Simurg'un huzuruna gidip yardım istemeye karar vermişler.
Ancak Simurg'un yuvası, etekleri bulutların üzerinde olan Kaf Dağı'nın tepesindeymiş. Oraya varmak için ise yedi dipsiz vadiyi aşmak gerekirmiş, hepsi birbirinden çetin yedi vadi... İstek, aşk, marifet, istisna, tevhid, hayret ve yokluk vadileri...
Kuşlar, hep birlikte göğe doğru uçmaya başlamışlar. İsteği ve sebatı az olanlar, dünyevi şeylere takılanlar yolda birer birer dökülmüşler. Yorulanlar ve düşenler olmuş...
"Aşk denizi"nden geçmişler önce...". "Ayrılık vadisi"nden uçmuşlar...". "Hırs ovası"nı aşıp, "kıskançlık gölü"ne sapmışlar... Kuşların kimi "Aşk denizi"ne dalmış, kimi "Ayrılık vadisi"nde kopmuş sürüden... Kimi hırslanıp düşmüş ovaya, kimi kıskanıp batmış göle...
Önce Bülbül geri dönmüş, güle olan aşkını hatırlayıp;
Papağan o güzelim tüylerini bahane etmiş (oysa tüyleri yüzünden kafese kapatılırmış);
Kartal, yükseklerdeki krallığını bırakamamış;
Baykuş yıkıntılarını özlemiş;
Balıkçıl kuşu bataklığını.
Yedi vadi üzerinden uçtukça sayıları gittikçe azalmış. Ve nihayet beş vadiden geçtikten sonra gelen Altıncı Vadi "şaşkınlık" ve sonuncusu Yedinci Vadi "yokoluş"ta bütün kuşlar umutlarını yitirmiş... Kaf Dağı'na vardıklarında geriye otuz kuş kalmış.
Sonunda sırrı, sözcükler çözmüş: Farsça "si", "otuz" demektir... murg" ise "kuş"...
Simurg'un yuvasını bulunca ögrenmişler ki; "Simurg - otuz kuş" demekmiş.Onların hepsi Simurg'muş. Her biri de Simurg'muş. 30 kuş, anlar ki, aradıkları sultan, kendileridir ve gerçek yolculuk, kendine yapılan yolculuktur.
Simurg Anka'yı beklemekten vazgeçerek, şaşkınlık ve yokoluşu da yaşadıktan sonra bile uçmayı sürdürerek, kendi küllerimiz üzerinden yeniden doğabilmek için kendimizi yakmadıkça, her birimiz birer Simurg olmayı göze almadıkça bataklığımızda, tüneklerimizde ve kafeslerimizde yaşamaktan kurtulamayacağız. Şimdi kendi gökyüzünde uçmak zamanıdır...
Önceki Peygamberlerden birisi, bir gün bir rüyâ görür. Rüyâsında kendisinden, sabahleyin kalkınca karşısına ilk çıkan şeyi yemesi, ikinci olarak karşılaştığı şeyi gizlemesi, üçüncü olarak karşılaştığı şeyi kabûl etmesi, dördüncü olarak, karşılaştığını yeise, ümitsizliğe düşürmemesi, beşinci olarak karşılaştığından da kaçması istenir.
Sabah olur. O peygamber aleyhisselâm kalkınca, karşısında gözüne ilk çarpan büyük ve kapkara bir dağ olur. Bu manzara karşısında duraklar, hayrete düşer ve kendi kendine, “Rabbim bana onu yememi emretti. Rabbim bana, gücümün yetmeyeceği şeyi emretmez” diye düşünür.
Onu yemeğe azmederek oraya doğru yürür. Fakat yanına yaklaşınca dağ birden küçülür, küçülür ve baldan daha tatlı bir lokma hâline gelir. Peygamber onu yiyerek yola koyulur.
Biraz gidince karşısına altın bir tas çıkar. Hemen bir çukur açarak onu toprağa gömer ve tekrar yola koyulur. Fakat biraz gittikten sonra dönüp arkasına baktığında altın tasın toprağın üstüne çıkmış olduğunu görür. Geri döner. Onu tekrar gömerek yine yoluna devam etmek üzere hareket eder. Fakat biraz gidince yine dönüp geriye baktığında, altın tasın yine dışarıda olduğunu hayretle müşâhede eder. Bu dönüp gömmeler birkaç defa tekrarlandığı hâlde altın tas yine üste çıkar. Nihâyet peygamber, “Ben, Rabbimin bana olan emrini yerine getirdim” diyerek onu gömmek için bir daha geri dönmez ve yoluna devam eder.
Biraz gidince, kendisine doğru gelen bir kuşla karşılaşır. Kuşun peşinde de bir şâhin var. Kuş, “Ey Allahın nebîsi, beni kurtar” diyerek Peygamberden yardım ister, Peygamber de onu himâyesine alarak, “Üçüncü olarak karşılaştığın şeyi kabûl et” emri gereğince onu yeninin içine saklar.
Bu arada onu avlamak için peşinden gelmekte olan şâhin gelip, “Ey Allahın nebîsi, ben aç idim. Sabahtan beri onu avlayıp karnımı doyurmak için uğraşıyordum. Tam yakalayacağım sırada onu benden aldın. Rızkıma mâni olma!” der. Bu sırada Peygamber aleyhisselâm, “Benden, üçüncü olarak karşılaştığımı kabûl etmem, dördüncü olarak karşılaştığımı da yeise düşürmemem istenmişti. Üçüncü bu kuş. Onu kabûl edip kurtardım. Ya dördüncüyü ne yapayım? Onu ümitsizliğe düşürmemem lâzım” diye düşünür. Yanında bulunan etten biraz keserek beklemekte olan avcı kuşa atar. O da onu alıp gider. O uzaklaşınca saklamakta olduğu kuşu da salıvererek yoluna koyulur.
Yolda ilerlerken beşinci olarak pis kokulu bir cîfe, pislik ile karşılaşır. Geceki rüyâ gereğince ondan da süratle uzaklaşır. O gece rüyâsında kendisine gündüz olan hâdiselerdeki hikmet, sır şöyle izâh edilir:
“Birinci olarak, çok büyük ve kapkara bir dağ olarak gördüğün ve sonradan baldan daha tatlı bir lokma hâline gelen şey, öfke ve kızgınlıktır. Öfke, önce büyük bir dağ hâlindedir. Sabır edildiği ve yenildiği zaman baldan daha tatlı bir lokma olur.
İkinci olarak karşılaştığın altın tas, güzel ve iyi amellerdir. İyi ve güzel ameller, hareketler, davranışlar ne kadar örtülürse örtülsün, yine de açığa çıkar ve kendilerini belli ederler.
Üçüncü olarak, sakladığın kuş, sana sığınana ihânet etmemeni, himâyene almanı öğretmek istemektedir.
Dördüncü hâdise, birisi senden bir şey istedi mi, kendi ihtiyâcın olsa bile onun hâcetini görmek gerektiğine işârettir.
Beşinci olarak karşılaştığın ve kendisinden kaçtığın pis kokulu cîfe gıybete işârettir. Gıybet eden, ötekini-berikini çekiştiren insanlardan, pis kokulu cîfeden kaçarcasına kaç!..
]]>falseLXL]]>2024-03-23T05:23:31Z2024-03-23T05:23:31Zhttps://www.chatmagazin.com/showthread.php?tid=381
Dört mum yavaşça yanıyordu,ortam çok sessizdi ve konuşmaları duyuluyordu..
1. mum konuştu:
-Ben "barışım" dedi.Hiç kimse benim yanık kalmamı istemiyor biliyorum ki
söneceğim dedi.
kısa bir süre sonra alevi azaldı ve söndü.
2. mum konuştu:
-Ben "inancım" dedi.İnsanlar nerdeyse beni artık gerekli görmüyorlar o nedenle artık bana gerek yok dedi,
kısa bir süre sonra alevi azaldı ve söndü.
3.mum konuştu:
-Ben "sevgiyim "dedi. Yanık kalmam için artık gücüm yok,insanlar beni bir kenara itdi ve önemimi yitirdi.Kendilerine en yakın olanları bile sevmeyi unuttular dedi.
kısa bir süre sonra alevi azaldı ve söndü.
Ansızın bir çocuk odaya girdi ve üç mumun yanmadığını gördü.
-Neden yanmıyorsunuz?
-Sizin sonsuza kadar yanmanız gerekir dedi ve ağlamaya başladı.
4. Mum çocuğa döndü:
-Korkma ben hâla yanıyorum.diğer mumları yeniden yakabilirim.
Ben"umudum"dedi.
Parlayan gözlerle çocuk umut adlı mumu aldı ve diğer mumları tekrar yaktı.
]]>falseLXL]]>2024-03-23T05:16:20Z2024-03-23T05:16:20Zhttps://www.chatmagazin.com/showthread.php?tid=380
İtiraf ediyorum, Seni tanıyamadığımı, bilemediğimi, duyamadığımı, anlayamadığımı!
Evet, tanıyamadım Seni, tanınman gerektiği gibi, hissedemedim Seni hissedilmen gerektiği gibi, bilemedim Seni bilinmen gerektiği gibi, ey Allah'ın En Sevgili Kulu..
Bugüne kadar nice kıymetli insanlar Sana olan sevgilerini, aşklarını, hasretlerini, özlemlerini, kimi nesirle, kimi şiirle, kimi efaliyle, kimi de sadece gözyaşlarıyla ifade etmeye çalıştılar, ey Allah'ın Sevgili Rasûlü ..
ya ben; ben bir şey söyleyemedim, yazamadım, yapamadım, gözyaşlarımı içime tercüman edemedim; acizliğimi itiraf ediyorum.
Yeryüzünde Senin hasretinle yanıp kavrulanların, Sana meftun olanların, Seninle yatıp Seninle kalkanların sayısı hiç de az değil, ey benim tanıyamadığım En Büyük Elçi. .
Seni rüyada görmek bazıları için her zaman nasib olan bir şerbet; bazıları için de hiç nasib olmamış bir paye ey Bizim Medar-ı İftiharımız .
Seninle yakazada görüşmek ise yine bazıları için vuslat ateşini körükleme hamleleri, bazıları içinde ihtimaller harici bir şey ey Biricik Rehber ..
Sünnetini ihya edenlerin ve Seni başkalarına duyurmaya çalışan ahir zaman kardeşlerini ara-sıra da olsa ziyaretlerin onları ve duyanları öyle bir sevindiriyor ki anlatamam ey Bizim Efendimiz.
Seni getirdiğin Kur'an'la, ifade ve bizzat tatbik buyurduğun sünnetinle içlerinde yaşamaya çalışanlar bir saniye Senden uzak kalmamanın çabasını sarfediyorlar, Senin yolunda olup da Seni ne bir rüyada ne bir yakazada göremeyenleri de unutma ey Sevgili..
Seni az çok tanımış, sünnetinden de bazılarını yaşamaya çalışmış fakat istenilen derece de Senin sevginle, aşkınla, hasretinle yanıp tutuşamayanları da hatırla bazen ne olur..
Ey Cenab-ı Allah'ın ahlakıyla ahlaklanmış En Büyük Nebi ! Sen bugün bütün bir insanlığın hasretiyle yandığı, fakat seraplardan kurtulup da bir türlü dönüp bakamadığı hayat suyusun; iklimine susayıp da farkında olmayanları hayat suyundan mahrum etme; ey Herşeyimiz, Biricik Sultanımız.
Senin "benim adın güneşin doğup battığı her yere ulaşacaktır" fermanını kendilerine hedef bilip dünyanın dört bir yanında Senden habersiz yaşayanlara Seni duyurmaya gidenleri, Senin sevginle yananlar,
Seni hayatlarının mihverine oturtanlar için, onların yüzü suyu hürmetine fakir, aciz, çaresiz, perişan, düşmüş ama kalkmaya çalışanları, günahlara batıp çıkmış olsa da Seni sevenleri, Seni anlatmaya çalışanları Seninle hayatlarını canlandırmaya çalışanları unutma..
unutma ki yoktur Senden başka onlara rehber, yoktur Senden başka kılavuz, yoktur Senden başka onları ümmet olarak bağrına basan.
Çünkü Sen Yaradana bir kaç vasıfla vasıflandırılmış biricik elçisin. Sen azizsin raufsun, rahimsin . Buna en büyük delil de Senin doğarken bile "ümmeti" diye hayatına başlaman ve hayatın boyunca da ve ahirette de ümmetini unutmamandır.
Sonsuz rahmetten esintilerle beslenen enginlerden daha engin vicdanında elbette 'kardeşler' in de bir yer bulabilirler; o kutlular da Senin engin sinene misafir olabilirler.
Ey Sevgililer Sevgilisi , Yüce Nebî ! Hayatın boyunca Senin döndüğün kapıya biz de dönüyor ve Rahmeti Sonsuz'dan biz zayıf ve çaresiz kullarını Rasûlüne layık birer fert haline getirmesini ümid ediyoruz. Rabbimizin merhametine, Senin şefaatine sığınarak...
KUŞLUK(DUHA) Namazından sonra (300) defa Ya Tevvab.c.c okumaya devem edenlerin gönlü nurlarla dolar,duası ve tevbesi kabul edilenler sınıfına dahil olur.Kötü huylarını bırakır;Allah’tan istediği her şeye kısa zamanda kavuşur.
]]>falseLXL]]>2024-03-21T05:25:43Z2024-03-21T05:25:43Zhttps://www.chatmagazin.com/showthread.php?tid=378
Kapılarını açacak toprak; bir çiftçi sinesine atınca tohumu.
Kapılarını açacak sema ve rahmet yağacak sağanak sağanak.
Kapılarını uzun bir dinlenceden sonra açılacaktır tabiat. Ağaç filizlenecek, çiçeklenip, meyveye duracak. Dallarında kuşlar zikredecek. Toprak yeni ürünler verecek. Nan olacak aş sunacak.
Kapılar; kapanır, kapılar açılır,
Kapılar; ardı sıra; sırlar.
Kapılar; doğuşlar ve batışlar.
Kapılar; Hakk’a açılan batıla kapanan kapılar.
Kapı; önünde eller duada bekler, ah ile gözyaşıyla ve mağfiret duasıyla.
Kapılar; Hakk’a açılan, rahmet saçan kapılar.
Kapılar; dua olur, aşık olur, Maşuka aracı olur Mevlana olur, Eyüp Sultan olur,
Kapılar; “eğri odun yakışmaz” der Yunus olur Taptuk’un kapısında.
Kapanırsa kapılar, bir biri ardına adı; ölüm olur! Kalana zulüm olsa da…
Kapılar; sınırdaki kapılar fani alemden baki’ye açılan kapılar. Başlarında taşları üstlerinde adları. Toprak olmuş canları.
Kapılar; sınırdır nöbet tutar bir asker, efkar tüter sigarası sıla sıla,
Kapılar; bir hastaya açılacak acısı paylaşılacaktır. Dindirme telaşıyla sancısını.
Kapılar; ardında idamlara, soygunlara, talanlara gebe kapılar,
Kapılar; yağmura berekete açılan kapılar,
Kapılar; küslere barışa açılan kapılar,
Kapılar; yarına umuda açılan kapılar. Okul olup, iş olup, aş olan kapılar.
Kapılar; şefkate, merhamete,
Kapılar; güzele, güzelliğe,
Kapılar; çirkine, çirkinliğe.
Kapılar; mahpus olup pişmanlığın ardına kapanan!
Kapılar; Selimiye olur, Sultanahmet olur, Hakk’a götürür!
Kapılar; nur’a açılır, kapı var nar’a götürür.
Kapılar; sevgiliye açılır,
Kapılar; İsra olur bineği Burak olur,
Kapılar; sağ veya sola açılır, nar ya da gülizar olur.
Kapılar; arkadaşa dostluğa.
Kapılar; hırsa, tamahsızlığa, kıskançlığa.
Kapılar; insanı Hakk’a götüren,
Kapılar; Hak’tan sonsuz rahmet getiren
Kapılar; açılacak bir baba elinde ekmeği, katığıyla girecek; buram buram sevgi kokan aşk ve saygı kokan yuvasına!
Kapılar; siz nereye açarsınız o kapıyı?
Kapılar; anahtarı sizde kapılar…
Kapılar; siz nereye açarsınız o kapıyı?
Durduğunuz kapı önü; hiç şüphesiz nereyi diliyorsanız oraya açılacaktır!
Kapılar; bizim kapımız çok sağlam ve tek yere açılıyor.
Ya sizin kapınız nereye açılıyor?
Kapılar; hayırla açılsın ve hepimizi Hak çizgisinde buluştursun. Dualar bir olsun dilde ve Hakk’a götürsün.]]>falseLXL]]>2024-03-21T05:10:38Z2024-03-21T05:10:38Zhttps://www.chatmagazin.com/showthread.php?tid=377
HAYIRLI SABAHLAR
HAYIR DUÂSI
HER İş İçin Hayır Duası Her gün ve gece yapacağı bütün işler için hayır isteyen kimse:
اَللَّهُمَّ خِرْلِي وَاخْتَرْلِي وَلَا تَكِلْنِي اِلَي اخْتِيَارِي
“Ey Allah’ım! Benim için en hayırlısını seç. Beni kendi seçimime bırakma!”
Okunuşu,
“Allahümme hır li vehter li. Vela tekilni ala ihtiyari.”
Duâsını 7 kere tekrarlar.
]]>falseLXL]]>2024-03-19T05:23:51Z2024-03-19T05:23:51Zhttps://www.chatmagazin.com/showthread.php?tid=375
ALLAH CC MİLLETİMİZİ DEVLETIMIZI MUHAFAZA BUYURSUN.
Her türlü hayırlı dilek için ve her türlü sıkıntı için:
Ya Kuddüs!
Sensin kuddüs kutsiyet sendendir bundan öte laf olmaz
Sen dilemezsen hiçbir şey pak sayılmaz
Gönlüm sana yönelmedikçe saf olmaz
Kanımı her nefeste temizlediğin gibi nefsimi arındır pak eyle
Temizlenenlere muhabbet edersin gönlümü muhabbetinle temizle